Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Alan Teorisi

Alan Teorisi ile Lewin, K.; insan davranışının birey ve çevrenin bir işlevi olduğunu, birey üzerinde çevrenin etkisinin gözardı edilmemesini, bireyin çevresini algılayıp yorumladığı bir yaşam alanının var olduğunu ve son olarak güdülenmenin gerginliğe neden olabilecek biyolojik, fizyolojik ve psikolojik gereksinimlerden doğabileceğini belirtir. Davranışın amacının söz konusu gerginliği ortadan kaldırmak olduğunu ifade eden Lewin, K.’e göre, davranışların algılanmasında bireylerin yaşam alanlarında bulunan gereksinimlerin, tutumların, değerlerin ve olayların algılanması etkilidir.
Kurama göre “alan”, öyle bir bütündür ki tüm parçaları birbiriyle ilişki içinde ve biri diğerinden etkilenir.  Parçaların birlikte oluşturdukları hareket, “alanı” belirler. Alanda (bütünde) yer alan herhangi bir şeyden de tüm parçalar etkilenir. Bu kuramda bir parça, diğerinden ayrı olarak ele alınır. İnsanı anlamaya çalışırken de onu yalnızca bir parçası ile değil tümü ile anlamaya çalışmak gerekir. Yaşam alanı ile davranışı etkileyen güçler (gerilimler, değerler, enerji vb.) karşılıklı bağımlılık içinde bulunurlar. Birey veya grup birbiriyle karşılıklı etkileşen bu öğelerin dinamik bir bütünüdür. Teoride spekülasyon, yorum ve sınıflandırma yapılmaz. Teoride gözlem yapmaya, tanımlamaya ve inceleme konusu olan şeyin ne olduğunun ayrıntılı olarak tanımlanmasına önem verilir.

Günün Kavramı

Bilimsel Yönetim Yaklaşımı

Örgüt yaklaşımlarının, örgütler ve yönetim hakkında önemli bilgiler içerdikleri, örgütün amaçları için kullanılan araçlar oldukları ve zaman içinde farklılık göstererek her birinin ayrı ayrı bir süreci ifade ettikleri vurgulanır. Yaklaşımların, yönetim yazınında genellikle, Klasik, Davranışsal (Neoklasik/İnsan İlişkileri),  Modern ve Çağdaş (Postmodern) olarak sınıflandırıldıkları görülür. Klasik Yönetim Yaklaşımı başlıca kaynağını; Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci ve Bürokrasi Yaklaşımları'ndan alır. 
Örgüt yaklaşımlarının temelleri 1900’lerde Fayol, H. ve Taylor, F. W. gibi mühendis ve yönetici kökenli yönetim teorisyenleri tarafından atılmış, yönetimin uygulamalara yönelik problemlerinin ele alınarak Klasik Yönetim Yaklaşımı kapsamında çalışmalar yürütüldüğü görülmüştür. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı, ekonomik olarak verimli çıktılar elde etmek için örgütsel faaliyetlerin etkin yönetimine odaklanır. Sözü edilen yaklaşımın, üretimde etkinliğin ve verimliliğin sağlanması için ihtiyaç duyulan örgüt ve yönetim modeli üzerinde durduğu görülür. 
Bilimsel Yönetim Yaklaşımı, yönetimin geliştirilmesi ile her işin “en iyi” şekilde yapılmasının mümkün olduğunu ifade eden Taylorizm anlayışının başladığı dönemine ait bir yaklaşımdır. Taylorist prensip ve tekniklerin, teoride görevlerin tanımlanma ve pratikte uygulanmasını içererek, sistematik iş tasarımlarını teşvik ettikleri görülür. İşgörenlerin verimliliği ve etkinliğinin arttırılması üzerinde duran yaklaşımda, çalışma gücünü etkileyen değişkenler göz önünde bulundurularak daha çok üretim yapılmasının sağlanabileceği vurgulanır. Söz konusu yaklaşıma katkı sağlayan düşünürlerin; “bireyin verimli çalışma potansiyelini ifade eden kapasitesi, bir görevi başarmak için gerekli zaman ve bireyin kas gücünün kuvveti anlamında dayanıklılığı” şeklinde sıralanan üç değişken üzerinde durdukları görülür. Bu bağlamda, Bilimsel Yönetim Yaklaşımı’nın örgütün alt kademelerinde, fiilen fabrika, atölye, üretim yeri düzeyindeki işleri esas alarak ilkeler geliştirdiği anlaşılırken, örgütsel faaliyetlerin sözü edilen bilimsel yönetim ilkeleri ile planlanabileceği ve kontrol edilebileceği ifade edilir. İşgörenlerin üretim aracı olarak algılanmasına neden olması ile eleştirilen Bilimsel Yönetim Yaklaşımı’nın yönetim kuramlarının temelini oluşturduğu kabul edilir.

Bunu Biliyor muydunuz?

Bürokrasi

Bürokrasi, rollerin, görevlerin, denetim ve yaptırımların hiyerarşi çerçevesinde tanımlandığı bir örgüt sistemidir. Bürokrasi, işgörenlerin sözü edilen kurallara ve ilkelere uygun olarak davranmalarını gerekli kılan ve eylemlerinden sorumlu olduklarını ortaya koyan bir çeşit örgüt yapısı olarak ele alınır. Bürokrasi, örgüt içi uzmanlaşma ile yapılan operasyonel görevler, departmanlarda gruplandırılmış işler, merkezi yetki, dar denetim alanı ve komuta zincirini takip eden karar alma ile karakterize edilir. 
Marx, K. tarafından ortaya konulan bürokrasi kavramı, toplumda egemen sınıfların çıkarlarına hizmet eden ve mevcut düzeni meşrulaştıran bir aygıt olarak ele alınır. Egemen sınıfın toplumun diğer sınıfları üzerinde uyguladığı hakimiyet aracı olan bürokrasi, örgütlerde ekonomik ve yönetsel sorumlulukları yerine getirmek için kullanılır. Weber, M. ise bürokrasiyi, büyük ölçekli örgütlerin daha etkili çalışmasını sağlayan bir örgüt sistemi olarak tanımlayarak, örgütlerin daha fazla değer yaratmalarına hizmet ettiğini ortaya koyar. Weber, M. örgütlerin büyüklüklerinin arttıkça daha bürokratikleşen bir yapıya sahip olma eğilimlerinin olduğunu ileri sürerek, ideal tip bürokrasinin, rasyonellik ve verimlilik için benimsenmesi gereken bir anlayış olduğunu belirtir. Weber M.’nin bürokrasi tarifinde işgörenlerin örgüt için gerekli olan beceri ve yeteneklerin toplamı olarak görülmeleri ile bir makine olan örgütün dişlileri haline geldikleri ifade edilir. Weber, M. bürokrasinin, sanayi toplumunun yaşam tarzına hizmet eden bir egemenlik anlayışı ve vazgeçilmez bir yönetim mekanizması olduğunu belirtirken, bireye daha özgür ve bağımsız bir anlayış sağlayan Aydınlanma Çağı ile çeliştiğini de ifade ederek, kavramın bireysel bir analiz perspektifinden değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. 
 

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner