Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Argyris, C.

Örgütler belirli hedeflere ulaşmak için geliştirilen işbirlikçi faaliyetler ile bireyler gibi olgunlaşma evreleri olan ve bireysel kısıtların üstesinden sözü edilen olgunlaşma evreleri ile gelebilen sistemlerdir. Örgütlerin devamlılıkları bireylerin örgütsel işbirlikçi faaliyetlere sağladıkları bireysel katkılar ile sağlanır. Argyris, C.’ye göre örgütün temel biçimsel özellikleri bireylerin olgunlaşmasında engel teşkil ederken kendilerini geliştirememelerine de neden olur. Argyris, C. işbölümü, önderlik, emir-komuta zinciri ve denetim alanı gibi temel örgüt ilkelerinin, olgun bireylerin nitelikleri ile örtüşmediğini belirtirken, örgüt yapılarının doğaları gereği bireylerin; özgün yanlarını baskılayarak, sosyal yönlerini kısıtlayarak ve yeteneklerini denetim altında tutarak yabancılaştıklarını savunur. Temel örgüt ilkelerinin olgun insanların niteliklerine zıt olmasının; çalışan tepkisi ile mücadele etme, işi terk etme, yalandan çalışma, vurdumduymazlık vb. sonuçlar doğurduğuna dikkat çekilir.
Argyris, C. deneylerinde, örgüt içinde bireylere yükselme ve serbest yetki kullanma olanağının verilmesi ile güdülemenin örgütsel amaçlara ulaşmada önemli rolü olduğunu ispat etmeye çalışır. Örgüt içinde sorumluluk alanları artan bireylerin olgunlaşarak, kendileri ve örgütlerine daha faydalı oldukları ifade edilir. Argyris, C. geliştirdiği Olgunlaşma Kuramı’nda, bireylerin örgütlere değil, örgütlerin bireylere hizmet etmelerini sağlama yolunda bir bilinç oluşturmanın daha önemli olduğuna vurgu yapar.

Günün Kavramı

Frankfurt Okulu

"Eleştirel Okul" olarak bilinen Frankfurt Okulu’nun, 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi bünyesinde “Sosyal Araştırma Enstitüsü” adıyla Weil, F. tarafından kurulduğu bilinir. Eleştirel Teori ilkelerinden oluşan Frankfurt Okulu’nun önde gelen düşünürleri arasında; Adorno, T. W., Fromm, E., Benjamin, W., Löwenthal, L., Grossmann, H., Wittfoger, K., Pollock, F., Horkheimer, M., Marcuse, H. ve Habermas, J. gibi önemli sosyologların yer aldığı görülür. Sözü edilen düşünürlerin, sürekli büyüyen yönetim ve denetim ağı içinde insan etkinliğinin yok olabileceğine vurgu yaptıkları anlaşılır.
Frankfurt Okulu teorisyenlerinin, Eleştirel Teori’yi modernizmin düzen ve rasyonellik olarak ortaya koyduğu baskılayıcı hükme karşı bir yanıt ve sorgulayıcı müdahale olarak önerdikleri görülür. Buna ek ölerek, özgürleştirmeci düşünce ile toplumların ve örgütlerin mevcut düzeninden kurtulma gereğine odaklanıldığı anlaşılır. Frankfurt Okulu’nun, toplumu anlamak için toplumsal ilişkilerin incelenmesi gerektiğini savunarak, sosyoloji ve toplumsal psikolojiyi, toplumsal felsefe ile aydınlatılan ampirik araştırmalara başvurarak sürdürmenin gerekli olduğunu vurguladığı belirtilir. Başka bir ifadeyle, Frankfurt Okulu’nun modern sosyal koşullara eleştiri getirerek, disiplinli analizler gerçekleştirdiği ve bilgiyi ideolojik baskıdan kurtarma ve özgürleştirme amacında olduğu kabul edilir. Çalışan ve sessizleştirilen kesimin deneyimlerinden yola çıkarak sosyal patolojilerden sorumlu ideolojileri keşfetmeyi amaçlayan bir yaklaşım olarak ortaya çıkan Frankfurt Okulu’nun ikinci kuşak temsilcilerinden Habermas, J., Schmidt, A. ve Offe, C. tarafından, günlük hayattaki bireyler arası etkileşimde gerçekleşen söylemsel iletişime ve dilin kullanımına odaklanılmasının önerildiği görülür. Okul’un bilinen kategoriler altında sınıflandırılamayan bir dil ve düşünme tarzı olarak tanımlandığı ifade edilir. Buna ek olarak Okul’un üçüncü kuşak temsilcilerinden Honnetth, A.’nın, sosyal değişim için gerekli olan eylem stratejisine odaklanılmasının önemine vurgu yaptığı belirtilir.

Bunu Biliyor muydunuz?

Atıf Teorisi

Atıf teorisi, davranışların nedenlerinin ortaya koyulmasını sağlar. Bireyin yaşadığı tecrübeleri kendine açıklama ve çevresindeki olup bitene bir anlam verme ihtiyacının bulunması ile dünyaya uyumlanmaya çalışması olarak ifade edilir. Sözü edilen uyumlanma ile birlikte harekete geçilerek, çevre ile ilgili kestirme ve tahminlerin yapılması sağlanır. Teoriye göre bireylerin, kendi davranışları ile birlikte diğer bireylerin davranışlarını anlamaya çalışan amatör psikologlar şeklinde hareket ettiklerine inanılarak hızla yorum yapıldığı görülür. Atfetme ile neden-sonuç ilişkisinin ortaya çıkarıldığı bir analitik düşünce süreci ifade edilir. Sosyal olaylara anlam veren atıf teorisi, örgütsel amaçlara erişmenin ne tür örgütsel ve çevresel düzenlemelerle ilgili olduğunun anlaşılarak algılanmasını sağlar.

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner