Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Grup

Grup, belirli bir amaç için bir lider etrafında, normlar ve roller dahilinde, iletişimin karşılıklı olduğu, iki veya daha fazla birey tarafından kurulan uzun süreli oluşumlar olarak tanımlanır. Başka bir ifadeyle grup, ortak amaç için karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin kurulduğu bireyler topluluğu olarak nitelendirilir.
Gruplar, kendilerini aynı bütünün üyeleri olarak algılayan, birlik ruhu ile sahip oldukları üyeliğin özellikleri ve değerlerini içeren sosyal anlaşmayı paylaşan, karşılıklı bağımlılık ile etkileşim içinde bulunan, küçük veya büyük (aile, komite, kurul vb.) birey topluluklarıdır.
Bireylerin gruplaşmaya; belirsizliği azaltmak, kimlik bunalımına çözüm üretmek, sosyal kimlik oluşturmak, riski paylaşarak hata yapma olasılığını azaltmak, iş tatminini yaşamak ve aidiyet duygusuna sahip olmanın yanında kabul görmek için ihtiyaç duydukları kabul edilir. 
Biçimsel (resmi), biçimsel olmayan (resmi olmayan, gayri resmi), birincil, ikincil ve referans şeklinde sınıflandırılan grupların, Tuckman, B.’nin Beş Aşamalı Grup Oluşturma Modeli’ne göre; oluşum (forming), fırtına (storming), düzene girme/kurallar (norming), iş başarımı/performans (performing) ve dağılma (adjourning) evreleri olduğu görülür. Modele göre bir aşamadan diğerine geçemeyen grup dağılma ile karşı karşıya kalır. 
Grupların, bireyleri bütünleştiren, bireylerin kendi davranışlarını düzenleyen ve bireyler arası var olan ilişkileri yapılandırmayı sağlayan oluşumlar olmaları, bir aradaki bireylerin davranış, iş bölümü ve roller ortaya çıkarmalarına sebep olur. Bu bağlamda, grupların, örgüt davranışının tanımlanmasında önemli rol üstlendikleri anlaşılır. 

Günün Kavramı

Diyalektik

Diyalektik, müzakere etme, tartışma ve akıl yürütme metotlarının diyalog olarak gerçekleştiği, bilgiyi sınayarak edinme yöntemi olarak ifade edilir. Dünyayı farklı perspektiften görme eğilimi olarak açıklanan kavram, Antik Yunan’da soru-cevap şeklinde yürütülen diyaloglar ile geliştirilen bir tartışma, sorgulama, gerçeği arama ve ortaya çıkarma biçimi şeklinde anlatılır. 
Hegel, F. ve Marx, K. diyalektiği düşüncenin yarattığı varlığın değişme ve gelişme yöntemi şeklinde açıklar. Hegel, F.’ye göre diyalektik felsefe düşüncesi, çelişkinin merkeziliği ile ifade edilir. Çelişkilerin gerçekte var olduklarını ve gerçekliği anlamanın en uygun yolunun gelişimlerinin incelenmesi olduğunu savunan Hegel, F., sözü edilen çelişkileri tarihsel değişimi anlamak için kullanır. Hegel, F. birey düşüncesinin gelişimini diyalektik üçleme (tez, anti-tez, sentez) ile karakterize ederken, her bir tezin kendi içinde anti-tezini üreterek karşılıklı bir çarpışma sürecini doğurduğunu ve karşılıklı çarpışmanın sentez aşamasında yeni bir durum veya fikir ile çözümlendiğini vurgular. 
Marx, K. tarihsel değişim açısından çelişkilerin merkezi önemi olduğunu kabul ederken, sözü edilen çelişkilerin zihinsel irdeleme ile çözülemeyeceğini belirterek, diyalektiğin felsefenin alanından maddi dünyada temelleri olan toplumsal ilişkilerin araştırılması alanına taşınmasını sağlar. Marx, K.’nın yalnızca gerçekte var olan çelişkiler (örneğin insan doğası ve kapitalizmde emeğin koşulları arasındaki ilişki) üzerine odaklanmasının diyalektik yönteminin gelişmesine yol açtığı görülür. 

Bunu Biliyor muydunuz?

Bürokrasi Yaklaşımı

Weber, M. bürokrasiyi, en etkili ve verimli çalışma düzenini ifade eden bir yönetim aygıtı olarak belirtir. Toplum üzerinde etkisi olduğu görülen ve bir egemenlik anlayışı şeklinde kabul edilen bürokrasi, belirli özellikleri taşıyan etkin bir örgüt yapısı olarak ele alınır. Örgütlerin yönetsel ve örgütsel ilişkilerinin nesnel ve rasyonel ilke ve esaslara dayandırıldığı ideal örgüt yapısı olarak ifade edilir. Klasik Yönetim Yaklaşımları’nın sonuncusu olarak, 1864-1920 yılları arasında Alman sosyolog Weber, M.’nin görüşlerinden çıkarılan yaklaşım olarak nitelendirilir. Weber, M.’ye göre örgütlerin, sanayileşen ve gelişen batı toplumları için yetersiz duruma geldikleri ve zaman içinde bürokratik yapılanmaya sahip büyük çaplı örgütlere dönüştükleri belirtilir. Bürokratik Yaklaşım’a göre belirlenen ilkelerin izlenmesi ile etkin, ideal, bireye göre değişmeyen ve rasyonel bir örgüt yapısının oluşacağına inanılır. Sözü edilen ilkelerin bürokrasiyi, geleneksel idari yapıların üstesinden gelemeyeceği oldukça karmaşık işleri yapmaya egemen kıldığı ifade edilir. Weber, M. bürokratik örgüt modelinde resmi ve yasal yetki üzerinde durmuş ve yetkiyi; geleneksel (doğuştan gelen), karizmatik (sonradan kazanılan) ve bürokratik/yasal (seçim veya atamayla kazanılan) yetki olarak tanımlamıştır. Dönemin dinamikleri ile örtüşen bürokratik ilkeler izleyen dönemde yeteri kadar esnek olunmaması, işbölümü ve hiyerarşinin fazla olması, örgüt içi işgörenin sosyal ve davranışsal yönüne değinilmemesi sebepleriyle eleştirilmiştir.  

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner