Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Algı

Bir şeye dikkatin yöneltilmesi ve duyular yoluyla o şeyin bilincine varılması olarak ifade edilen algı, bireyin diğerlerini tanıma ve anlamlandırma süreçlerini kapsar. Duyu organları ile beyin arasındaki örgütlü faaliyetler şeklinde tanımlanan algılama, çevreyi anlamak, değerlendirmek ve anlamlandırmak için gerekli olan ve üzerinde durulması gereken bir süreçtir. Bilginin araştırılması, bulunmasını ve zihinsel olarak izlenmesini içeren algılama, dış dünyanın gerçekliğinden farklı ve benzersiz bir resminin ortaya konulmasını sağlar. Gerçeği anlayış biçimi ile davranışları yönlendirerek gerçekliğin, neyin gerçek olduğunun algılanmasına göre şekillendiğini ve davranışsal açıdan algılanan dünyanın önemli olduğunu gösterir.

Günün Kavramı

Alan Teorisi

Alan Teorisi ile Lewin, K.; insan davranışının birey ve çevrenin bir işlevi olduğunu, birey üzerinde çevrenin etkisinin gözardı edilmemesini, bireyin çevresini algılayıp yorumladığı bir yaşam alanının var olduğunu ve son olarak güdülenmenin gerginliğe neden olabilecek biyolojik, fizyolojik ve psikolojik gereksinimlerden doğabileceğini belirtir. Davranışın amacının söz konusu gerginliği ortadan kaldırmak olduğunu ifade eden Lewin, K.’e göre, davranışların algılanmasında bireylerin yaşam alanlarında bulunan gereksinimlerin, tutumların, değerlerin ve olayların algılanması etkilidir.
Kurama göre “alan”, öyle bir bütündür ki tüm parçaları birbiriyle ilişki içinde ve biri diğerinden etkilenir.  Parçaların birlikte oluşturdukları hareket, “alanı” belirler. Alanda (bütünde) yer alan herhangi bir şeyden de tüm parçalar etkilenir. Bu kuramda bir parça, diğerinden ayrı olarak ele alınır. İnsanı anlamaya çalışırken de onu yalnızca bir parçası ile değil tümü ile anlamaya çalışmak gerekir. Yaşam alanı ile davranışı etkileyen güçler (gerilimler, değerler, enerji vb.) karşılıklı bağımlılık içinde bulunurlar. Birey veya grup birbiriyle karşılıklı etkileşen bu öğelerin dinamik bir bütünüdür. Teoride spekülasyon, yorum ve sınıflandırma yapılmaz. Teoride gözlem yapmaya, tanımlamaya ve inceleme konusu olan şeyin ne olduğunun ayrıntılı olarak tanımlanmasına önem verilir.

Bunu Biliyor muydunuz?

Diyalektik

Diyalektik, müzakere etme, tartışma ve akıl yürütme metotlarının diyalog olarak gerçekleştiği, bilgiyi sınayarak edinme yöntemi olarak ifade edilir. Dünyayı farklı perspektiften görme eğilimi olarak açıklanan kavram, Antik Yunan’da soru-cevap şeklinde yürütülen diyaloglar ile geliştirilen bir tartışma, sorgulama, gerçeği arama ve ortaya çıkarma biçimi şeklinde anlatılır. 
Hegel, F. ve Marx, K. diyalektiği düşüncenin yarattığı varlığın değişme ve gelişme yöntemi şeklinde açıklar. Hegel, F.’ye göre diyalektik felsefe düşüncesi, çelişkinin merkeziliği ile ifade edilir. Çelişkilerin gerçekte var olduklarını ve gerçekliği anlamanın en uygun yolunun gelişimlerinin incelenmesi olduğunu savunan Hegel, F., sözü edilen çelişkileri tarihsel değişimi anlamak için kullanır. Hegel, F. birey düşüncesinin gelişimini diyalektik üçleme (tez, anti-tez, sentez) ile karakterize ederken, her bir tezin kendi içinde anti-tezini üreterek karşılıklı bir çarpışma sürecini doğurduğunu ve karşılıklı çarpışmanın sentez aşamasında yeni bir durum veya fikir ile çözümlendiğini vurgular. 
Marx, K. tarihsel değişim açısından çelişkilerin merkezi önemi olduğunu kabul ederken, sözü edilen çelişkilerin zihinsel irdeleme ile çözülemeyeceğini belirterek, diyalektiğin felsefenin alanından maddi dünyada temelleri olan toplumsal ilişkilerin araştırılması alanına taşınmasını sağlar. Marx, K.’nın yalnızca gerçekte var olan çelişkiler (örneğin insan doğası ve kapitalizmde emeğin koşulları arasındaki ilişki) üzerine odaklanmasının diyalektik yönteminin gelişmesine yol açtığı görülür. 

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Popüler Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner