Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Frankfurt Okulu

"Eleştirel Okul" olarak bilinen Frankfurt Okulu’nun, 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi bünyesinde “Sosyal Araştırma Enstitüsü” adıyla Weil, F. tarafından kurulduğu bilinir. Eleştirel Teori ilkelerinden oluşan Frankfurt Okulu’nun önde gelen düşünürleri arasında; Adorno, T. W., Fromm, E., Benjamin, W., Löwenthal, L., Grossmann, H., Wittfoger, K., Pollock, F., Horkheimer, M., Marcuse, H. ve Habermas, J. gibi önemli sosyologların yer aldığı görülür. Sözü edilen düşünürlerin, sürekli büyüyen yönetim ve denetim ağı içinde insan etkinliğinin yok olabileceğine vurgu yaptıkları anlaşılır.
Frankfurt Okulu teorisyenlerinin, Eleştirel Teori’yi modernizmin düzen ve rasyonellik olarak ortaya koyduğu baskılayıcı hükme karşı bir yanıt ve sorgulayıcı müdahale olarak önerdikleri görülür. Buna ek ölerek, özgürleştirmeci düşünce ile toplumların ve örgütlerin mevcut düzeninden kurtulma gereğine odaklanıldığı anlaşılır. Frankfurt Okulu’nun, toplumu anlamak için toplumsal ilişkilerin incelenmesi gerektiğini savunarak, sosyoloji ve toplumsal psikolojiyi, toplumsal felsefe ile aydınlatılan ampirik araştırmalara başvurarak sürdürmenin gerekli olduğunu vurguladığı belirtilir. Başka bir ifadeyle, Frankfurt Okulu’nun modern sosyal koşullara eleştiri getirerek, disiplinli analizler gerçekleştirdiği ve bilgiyi ideolojik baskıdan kurtarma ve özgürleştirme amacında olduğu kabul edilir. Çalışan ve sessizleştirilen kesimin deneyimlerinden yola çıkarak sosyal patolojilerden sorumlu ideolojileri keşfetmeyi amaçlayan bir yaklaşım olarak ortaya çıkan Frankfurt Okulu’nun ikinci kuşak temsilcilerinden Habermas, J., Schmidt, A. ve Offe, C. tarafından, günlük hayattaki bireyler arası etkileşimde gerçekleşen söylemsel iletişime ve dilin kullanımına odaklanılmasının önerildiği görülür. Okul’un bilinen kategoriler altında sınıflandırılamayan bir dil ve düşünme tarzı olarak tanımlandığı ifade edilir. Buna ek olarak Okul’un üçüncü kuşak temsilcilerinden Honnetth, A.’nın, sosyal değişim için gerekli olan eylem stratejisine odaklanılmasının önemine vurgu yaptığı belirtilir.

Günün Kavramı

Bilişsel Çelişki Kuramı

Festinger, L. (1957) tarafından geliştirilen kuramda, tutumun bilişsel ve duygusal bileşenlerinin davranışsal bileşenlerden etkilendiği ve bireyin değişik bir davranışta bulunduğunda tutumunun değiştiği vurgulanır. Başka bir ifadeyle, Bilişsel Çelişki Kuramı, bireylerin tutumlarını değiştirmenin yolunun davranışlarını değiştirmekten geçtiğini ortaya koyar. Düşük çelişki ve uyumsuzluk düzeyinde, durağan ve kararlı bir denge durumu içinde yaşamayı isteyen bireylerin, çelişki yaratan bilişlerden, duygu ve davranışlardan kaçındıkları, biliş öğeleri arasında bir tutarlılık oluşturmaya ve mevcut tutarlılığı korumaya çalıştıkları belirtilir. Tutum değişim sürecinin anlatıldığı kuramda bireylerin temel eğilimi olarak, bilişsel tutarlılığı olabildiğince sağlamak ve korumak ifade edilir. 
Çelişkiyi azaltmaya yönelik bilişsel öğeler değişmediğinde veya bilişsel öğelerin yenileri ortaya çıktığında, çelişki ve tutarsızlıkla kalamayan bireylerin tutarlılığı destekleyen ve bilişsel sonuçları olan davranışlara yöneldikleri görülür. Çelişkinin kaynağına göre bilişsel tutarlılık, çelişki yaratan unsurun değiştirilmesi ile sağlanır. Çelişen öğelerin sayısının azaltılırken uyuşan öğelerin sayısının arttırılması, çelişen öğelerin öneminin azaltılmasının yanında uyuşan öğelerin öneminin arttırılması veya her iki yolun birlikte kullanılması ile bilişsel çelişkinin azaltılmaya veya indirgenmeye çalışıldığı anlaşılır. Başka bir ifadeyle, tutumlara ters düşen davranışlarda bulunmanın bilişsel çelişkiye neden olduğu, çelişkinin büyüklüğüne bağlı olarak çelişkiyi; “çelişkiye neden olan davranışı geri çekerek, çelişkinin önemli olmadığını kabullenerek veya tutumları davranış doğrultusunda değiştirerek” azaltmanın mümkün olduğu anlatılır. 

Bunu Biliyor muydunuz?

Cam Tavan Sendromu

Cam tavan sendromu, kadınlar ve azınlıkların örgüt içinde zirveye doğru ilerlemelerinin önünde durarak yükselmelerini önleyen, örgütün temel norm ve politikaları ile ilişkili engelleri ifade etmek için kullanılır. Cam tavan nedeniyle sözü edilen bireylerin, örgüt içindeki kariyer hedeflerine yönelik basamakları tırmanmalarının karşısında, görünmez ve yıkılması güç olan sınırların varlığı, potansiyellerini tam olarak sergilemelerine engel teşkil eder. 
Cam tavan sendromuna neden olan bireysel faktörler arasında; çoklu rol üstlenme, bireysel tercih ve algılar yer alırken, örgütsel faktörlerin; örgüt kültürü, örgüt politikaları, mentor eksikliği, informel iletişim ağlarına katılamama şeklinde sıralandığı görülür. Sözü edilen sendroma neden olan toplumsal faktörler ise; mesleki ayrımcılık, stereotipler ve önyargılar olarak ifade edilir. 
Cam tavanı kırma stratejileri arasında; kadınlar için kapsayıcı İK politikaları ve adil yetenek yönetimi tekniklerinin belirlenmesi, kadınların örgütlerde kalmalarının ve ilerlemelerinin önünü açan programların ve çalışma koşullarının geliştirilmesi, erişilebilir eğitim ve gelişim fırsatlarının kadınlar için sağlanması vb. sayılabilir. Sözü edilen stratejilerin izlenmesi ile kadınların örgütsel gelişime ve örgüt kültürüne katkılarının artacağı ve güçlenen örgütsel birliktelik ile örgüte ait performans kriterlerinde iyileşmeler yaşanacağı vurgulanır. 

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner