Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Durkheim, E.

Durkheim, E. toplumsal olanın bireysel olan üzerinde önceliği olduğunu ve toplumun bilimsel düzeyde incelenebileceğini, ek olarak toplumsal sorunların bireylere dayandırılabileceğini belirtir. Başka bir ifadeyle sosyal olguları, objektif gözlemlerden yararlanarak bilimsel analiz ile açıklamanın önemine vurgu yapar. 
Toplumun gözlem ve ölçme ile araştırılması gereken toplumsal olgulardan (ahlak, kolektif bilinç, maddi olmayan toplumsal akımlar vb.) oluştuğunu anlatarak sosyolojiyi bir disiplin olarak ifade eder. Toplumsal olguların bireylerin yaşamları üzerindeki kısıtlayıcı etkisinden bahsederek, kendi gerçeklikleri ile incelenmeleri gerektiğini belirtir. Başka bir ifadeyle, toplumsal olguların şeyler olarak incelenmesi gerektiğini ve toplumların bireylerin yaşamlarından daha fazla bir şey ifade ettiğini öne sürer. 
Durkheim, E.’nin, modern endüstriyel toplumun ürettiği yeni bir dayanışmaya vurgu yaptığı görülür. Düşük düzeyde işbölümünün bulunduğu, inançlarla birbirine bağlı geleneksel kültürlerde yer alan kolektif bilinç ile ortaya çıkan mekanik dayanışma iken organik dayanışmanın, işbölümü ile düzenlenen ve karşılıklı bağımlılığa dayalı şekilde oluştuğunu ifade eder. Mekanik dayanışmanın baskıcı yasalarla, organik dayanışmanın ise onarıcı yasal sistemlerle ilişkili olduğunu belirtir.
Örgüt teorisinin gelişimine katkı sağlayan Durkheim, E.’nin, hiyerarşi ve görev tanımlarında var olan karşılıklı bağlılığa vurgu yaptığı, formel ve informel örgütler arasındaki farkı ortaya koyduğu ve toplumdaki işbölümünü tetikleyenin uzmanlaşmadaki artış olduğunu vurguladığı görülür. 

Günün Kavramı

Algı

Bir şeye dikkatin yöneltilmesi ve duyular yoluyla o şeyin bilincine varılması olarak ifade edilen algı, bireyin diğerlerini tanıma ve anlamlandırma süreçlerini kapsar. Duyu organları ile beyin arasındaki örgütlü faaliyetler şeklinde tanımlanan algılama, çevreyi anlamak, değerlendirmek ve anlamlandırmak için gerekli olan ve üzerinde durulması gereken bir süreçtir. Bilginin araştırılması, bulunmasını ve zihinsel olarak izlenmesini içeren algılama, dış dünyanın gerçekliğinden farklı ve benzersiz bir resminin ortaya konulmasını sağlar. Gerçeği anlayış biçimi ile davranışları yönlendirerek gerçekliğin, neyin gerçek olduğunun algılanmasına göre şekillendiğini ve davranışsal açıdan algılanan dünyanın önemli olduğunu gösterir.

Bunu Biliyor muydunuz?

Bireycilik-Toplulukçuluk/Kollektivizm

Hofstede, G.’nin sosyal kültür modeline göre bireylerin hayatlarının sonunda kadar bir toplumsallaşmaya tabi oldukları kabul edilir. Bu sürecin farklı toplumsal mekanlarda ve düzeylerde gerçekleştiğini savunan Hofstede, G.’nin ideal toplum tanımında; erdemin, alçak gönüllülüğün ve doğruluğun ödüllendirildiği ve bireyin kendi yararına çalışırken topluma da yarar sağladığı bir düzen ifade edilir. Kültürel değerlerin öğrenildiği, bireysel beceriler oranında öğrenilenlerin zenginleştirilerek yeniden çevreye sunulduğu bir sisteme vurgu yapılır. Bu bağlamda, ulusal kültürün unsurlarının, toplumun; "bireyci-toplulukçu ve güç mesafesine yönelik değerleri ile eril (erkeksi, maskülen), dişil (feminen) özellikleri, belirsizliğe toleransı ve de erdemliliğinin", söz konusu ülke sınırları içinde kurulan örgüt kültürünü etkilediklerine işaret edilir.
Sosyal kültürün boyutlarından olan bireycilik-toplulukçuluk; kültürler arasındaki farklılıkları dikkate alarak, bireyin ve/veya grubun istek, ihtiyaç, değer ve hedeflerine odaklanarak ele alınan önemli bir değişken olarak ifade edilir. Hofstede, G.’ye göre toplumların sözü edilen tüm faktörler açısından farklılaştıkları kabul edilirken, farklılığın en önemli boyutunun bireycilik-toplulukçuluk olarak öne çıktığı görülür.
Bireycilik-toplulukçuluk, bireyler arasındaki “toplumsal bağlantılılık” olarak da ifade edilir. Bireycilik, kendini; benzersiz, sınırlı ve diğerlerinden ayrı olarak görme ve kişisel amaçları ve hedefleri gerçekleştirmeye çaba harcama eğilimi olarak karakterize edilirken, toplulukçuluk kavramının,  topluluk hedefleri, topluluk hakları, dayanışma, daha büyük topluluğa üyelik, işbirliği ve uyumu ifade ettiği görülür. Bireycilik-toplulukçuluk ayrımı, birbirinden farklılaşan bireylerden çok kültürler dikkate alınarak kavramsallaştırılır. Sözü edilen kavram, uluslararasındaki kültürel farkları tanımlamak için kullanılır. Kültürel düzeyde bireycilik ve toplulukçuluk, birbirini dışlayan, iki kutuplu bir ölçeğin karşıt uçları olarak tasvir edilir. Bireycilik, gruplardan ve topluluklardan bağımsız olmayı vurgularken, toplulukçuluk, bireylerin bağımsızlığına vurgu yapar. Sosyal kültürün sözü edilen boyutunda, bireysel ihtiyaçlar ve istekler ile toplumun ihtiyaçlarının ve isteklerinin önceliğine dikkat çekilir. Bu bağlamda boyut ile kültürel farklılıkların en belirgin şekilde ortaya çıktığına ve birçok araştırmada kullanıldığı bilinen bir ayrım olduğuna işaret edilir. Bireycilik-toplulukçuluk çerçevesinde yapılan kültürlerarası çalışmaların çoğunda, Hofstede, G.’nin ülke düzeyinde yaptığı araştırmanın bulgularına atıfta bulunarak, kültürün ülke ile tanımlandığı ve bir ülkenin tüm bireylerinin kültürel değerlerinin aynı olduğunun varsayıldığı gözlenir.

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner