Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Bauman, Z.

Bauman, Z.’yegöre bürokrasi, bireyleri örgütsel bir disiplinin içine hapsederek, üstlerin emirlerine başka türlü davranmayı gerektiren hiçbir uyaranı dikkate almaksızın itaat etmeyi ve örgüte bağlılığı körükleyerek üstlerin emirleriyle saptanan kararların yararlılığını herşeyin üzerinde tutmayı sağlar. Bauman, Z. 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan Yahudi Soykırımı gibi büyük felaketlerin, ancak modern toplumla bağlantılı olan bürokratik kurumların gelişimiyle olanaklı hale geldiğini ileri sürer. Örgütsel bağımlılığın, bütünün fikir ve hedeflerini her türlü bağdan üstün tutmayı beraberinde getirdiğine ve bireyin kimliğini buna göre oluşturduğuna inanılmaktadır. Modern topluma özgü bürokratizasyonun, Soykırımın gerçekleşmesi için gerekli olan ahlâki ve teknik zemini sağladığını vurgulanmıştır. Bürokrasilerde sorumluluk duygusunun zayıfladığına inanan Bauman, Z.’ın, modern devletin doğasından hareket eden bir çözümleme çabası içinde olduğu anlaşılmaktadır.

Günün Kavramı

Belirsizlikten Kaçınma

Hofstede, G. 1967-1973 yılları arasında kültürel farklılıkları ortaya koymak amacıyla yürüttüğü çalışmasında, örgütün işgörenleri arasında işe yönelik geliştirdikleri değer ve tutum değişiklerinin tek kaynağı olara ulusal kültür farklılığını ortaya koymuştur. Çalışmanın 4 boyutundan (bireycilik/toplulukçuluk, güç mesafesi, belirsizlikten kaçınma, erillik/dişilik, zaman yönetimi) biri olan belirsizlikten kaçınma ile belirsizlik durumlarında, bireylerin ait oldukları kültür çerçevesinde sergiledikleri tutumlar açıklanmaya çalışılır. Sözü edilen boyut, bir kültürel gruba ait bireylerin belirsizlikten ne derece etkilendikleri ve kesinlik içeren inançları ne derece destekledikleri ile ilgilidir. Belirsizlikten kaçınan yapıya sahip olunması, bireylerin örgüt faaliyetleri açısından harekete geçme durumlarında belirsizlikten çekinerek tercihlerini sağlamcılık yönünde kullanmalarına sebep olur. Başka bir deyişle, belirsizlikten kaçınma, toplumun belirsizlik ve bilinmeyeni kabullenme derecesini ifade eder. Belirsiz ortamlarda rahat yaşayabilen toplumların, belirsizlikleri tehdit unsuru olarak algılamayarak, belirsizlikten kaçınan toplumlara kıyasla belirsizliği daha rahat tolere ettiklerinin saptandığı belirtilir. Belirsizlikten kaçınan toplumların stabiliteyi sağlamak için formal kurallara ihtiyaç duyarak, farklı düşünce üreten ve davranış sergileyenlere karşı daha az toleranslı oldukları ve görece daha fazla duygusallık sergiledikleri ifade edilir. Belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu toplumlarda; kaygı düzeyi, iş stresi yüksek olan, değişime tepki duyan, fazla risk üstlenmeyen ve hırstan bağımsız olarak rekabetten uzak duran bireylerin olmaları beklenir. Belirsizlikten kaçınan bireylerin gelecekte oluşabilecek tehlikelere karşı, asgari zararı düşünerek önlemleri önceden aldıkları ve bu yöntemle riskten kaçındıkları görülür. Söz konusu bireylerin yazılı anlaşmaları verilen sözlerden daha fazla tercih ettikleri ifade edilir.  Belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu toplumlarda; belirsizliğin tehdit olarak görülmediği, rekabet ortamında risk alınarak hırsla çalışmak gibi unsurların ön planda tutularak, iş stres ve kaygı düzeylerinin düşük olduğu savunulur.

Bunu Biliyor muydunuz?

Fenomenoloji

Fenomenoloji; Yunanca görüntü, açık olan, kendisini gösteren anlamına gelen, phainomenon ve bilim/bilgi anlamına gelen logos kelimelerinden meydana gelir. Kavramın ilk olarak Hegel, W. F. tarafından ortaya atıldığı, Husserl, E. tarafından yaygınlaştırıldığı görülür. Fenomenolojik yaklaşım kapsamında, olayların bireye göründüğü haliyle temel özelliklerine dayanarak gözlenmesi ve betimlenmesinin başka bir ifadeyle esas olana indirgenmesinin amaçlandığı ifade edilir. Sosyal olguların nasıl algılandığına önem veren bir bakış açısına dayanan fenomenoloji, örgütsel çalışmalara yöne veren önemli bir felsefi yaklaşım olarak ele alınır. Sosyal olguların kişilerin bilinçleri ile şekillendiğini savunan fenomenoloji, sözü edilen sosyal olguları yaşamın içinde deneyimlendikleri halleri ile inceler. Başka bir ifadeyle, bilinçli bir biçimde algılanan sosyal olguların düşünülenden farklı olabileceğini ortaya koyarak, olayların gözlemciye nasıl göründüğünü, gözlemcinin deneyimlerini inceleyerek anlamaya çalışır. 
Sosyal dünyayı anlamada pozitivist bilimselliğe karşı alternatif bir bakış açısı sunan fenomenolojinin, örgütsel analizin odağına örgüte ait aktörlerin sübjektif yorumlarını anlamayı yerleştirdiği görülür.

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner