Yönetim Sözlüğü

Aranan Kavram

Bilişsel Çelişki Kuramı

Festinger, L. (1957) tarafından geliştirilen kuramda, tutumun bilişsel ve duygusal bileşenlerinin davranışsal bileşenlerden etkilendiği ve bireyin değişik bir davranışta bulunduğunda tutumunun değiştiği vurgulanır. Başka bir ifadeyle, Bilişsel Çelişki Kuramı, bireylerin tutumlarını değiştirmenin yolunun davranışlarını değiştirmekten geçtiğini ortaya koyar. Düşük çelişki ve uyumsuzluk düzeyinde, durağan ve kararlı bir denge durumu içinde yaşamayı isteyen bireylerin, çelişki yaratan bilişlerden, duygu ve davranışlardan kaçındıkları, biliş öğeleri arasında bir tutarlılık oluşturmaya ve mevcut tutarlılığı korumaya çalıştıkları belirtilir. Tutum değişim sürecinin anlatıldığı kuramda bireylerin temel eğilimi olarak, bilişsel tutarlılığı olabildiğince sağlamak ve korumak ifade edilir. 
Çelişkiyi azaltmaya yönelik bilişsel öğeler değişmediğinde veya bilişsel öğelerin yenileri ortaya çıktığında, çelişki ve tutarsızlıkla kalamayan bireylerin tutarlılığı destekleyen ve bilişsel sonuçları olan davranışlara yöneldikleri görülür. Çelişkinin kaynağına göre bilişsel tutarlılık, çelişki yaratan unsurun değiştirilmesi ile sağlanır. Çelişen öğelerin sayısının azaltılırken uyuşan öğelerin sayısının arttırılması, çelişen öğelerin öneminin azaltılmasının yanında uyuşan öğelerin öneminin arttırılması veya her iki yolun birlikte kullanılması ile bilişsel çelişkinin azaltılmaya veya indirgenmeye çalışıldığı anlaşılır. Başka bir ifadeyle, tutumlara ters düşen davranışlarda bulunmanın bilişsel çelişkiye neden olduğu, çelişkinin büyüklüğüne bağlı olarak çelişkiyi; “çelişkiye neden olan davranışı geri çekerek, çelişkinin önemli olmadığını kabullenerek veya tutumları davranış doğrultusunda değiştirerek” azaltmanın mümkün olduğu anlatılır. 

Günün Kavramı

Argyris, C.

Örgütler belirli hedeflere ulaşmak için geliştirilen işbirlikçi faaliyetler ile bireyler gibi olgunlaşma evreleri olan ve bireysel kısıtların üstesinden sözü edilen olgunlaşma evreleri ile gelebilen sistemlerdir. Örgütlerin devamlılıkları bireylerin örgütsel işbirlikçi faaliyetlere sağladıkları bireysel katkılar ile sağlanır. Argyris, C.’ye göre örgütün temel biçimsel özellikleri bireylerin olgunlaşmasında engel teşkil ederken kendilerini geliştirememelerine de neden olur. Argyris, C. işbölümü, önderlik, emir-komuta zinciri ve denetim alanı gibi temel örgüt ilkelerinin, olgun bireylerin nitelikleri ile örtüşmediğini belirtirken, örgüt yapılarının doğaları gereği bireylerin; özgün yanlarını baskılayarak, sosyal yönlerini kısıtlayarak ve yeteneklerini denetim altında tutarak yabancılaştıklarını savunur. Temel örgüt ilkelerinin olgun insanların niteliklerine zıt olmasının; çalışan tepkisi ile mücadele etme, işi terk etme, yalandan çalışma, vurdumduymazlık vb. sonuçlar doğurduğuna dikkat çekilir.
Argyris, C. deneylerinde, örgüt içinde bireylere yükselme ve serbest yetki kullanma olanağının verilmesi ile güdülemenin örgütsel amaçlara ulaşmada önemli rolü olduğunu ispat etmeye çalışır. Örgüt içinde sorumluluk alanları artan bireylerin olgunlaşarak, kendileri ve örgütlerine daha faydalı oldukları ifade edilir. Argyris, C. geliştirdiği Olgunlaşma Kuramı’nda, bireylerin örgütlere değil, örgütlerin bireylere hizmet etmelerini sağlama yolunda bir bilinç oluşturmanın daha önemli olduğuna vurgu yapar.

Bunu Biliyor muydunuz?

Faydacılık

Bentham, J. ve Mill, J. S. ile ilişkilendirilen faydacılık, davranışın en yüksek sayıda birey için en yüksek düzeyde iyiliği maksimize etmeyi hedeflemesi gerektiğini belirtirken, davranışın kendisine veya davranışta bulunan özneye değil davranışın sonunda ortaya çıkan duruma bakılarak ifade edilir. Faydacılıkta en iyi veya en az kötü sonucu getiren davranış veya uygulama dikkate alınarak, doğru davranış veya uygulama seçenekleri belirlenip, seçilen eylemden etkilenen bireylerin elde edecekleri fayda ve zarar hesaplanır. Bu bağlamda, karara varmadan önce ilk yapılacak şeyin davranış veya uygulama seçeneklerinin belirlenmesi olduğu ifade edilir.
Eylemlerin, genelin mutluluğunu arttırdıkları veya azalttıkları ölçüde doğru ya da yanlış olma durumları ile ortaya konulan ilkenin faydacılık (yararcılık) olduğu savunulur. Bentham, J.'nin, hayata hazzın ve acının damgasını vurduğunu ve iyi yaşamanın haz arayışına ve acının asgari düzeye indirilmesine dayandığını ileri sürdüğü görülür. Mutluluğu hazza eşitleyen Bentham, J., bireyin mutluluğa erişebilmek için haza yönelmesi ve hayattan olabildiğince fazla haz elde etmeye çalışması gerektiğini vurgular. Mill, J. S.'nin ise; zihinsel hazlara ağırlık verilmesi gerekliliğine inandığı ve en büyük mutluluğu yaratacak kurallara uyulması ile açıkladığı “kural faydacılığı” kavramını ortaya koyduğu görülür.

Kelime Öner

Son Aranan Kavramlar

    Yeni Eklenen Kavramlar

    Kitap Öner